17 Mayıs 2012 Perşembe

ŞEYH SADRETTİN KONEVİ

Şeyh Sadrettin Konevi, 1210 yılında Malatya’da doğar. İki yaşındayken babasının ölümüyle, ileride Hak yolunun erenleri arasına karışacak olan Sadrettin ve annesi Konya’ya gelirler.

Burada, Sadrettin’nin annesini Muhiddin Arabi nikahlar. Sadrettin ilk derslerini, Muhiddin Arabi’den alır. Hadis ilminde eşi bulunmaz bir bilgin olur. Talihi yaver gider ve Konya’da saray gibi bir konakta yaşamaya başlar...

Öbür şeyhlerden farklı olan bu yaşantısı, Mevlana’nın dikkatini çeker. Bir gece rüyasına, Mevlana’nın ayaklarını ovduğunu görür. Uyanır uyanmaz, kendini toparlamaya çalışır. Ancak, yine aynı rüyayı görmeye devam eder. Yatağından fırlar ve haykırır:
-Çabuk ışıkları yakın

Uşağından, kütüphaneye giderek bir kitap getirmesini ister. Uşak, sarayın merdivenlerinde Mevlana’yı gülen yüzüyle görünce, gerisin geriye kaçar:

“Sultanım onu gördüm!” der. Sadrettin Konevi, şaşkındır: “Kimi gördün?”
diye sorar.

-Mevlana’yı!..
Sadrettin Konevi, rüzgâr gibi odadan çıkar. Mevlana kollarını açarak, şöyle der:
-Gel, şeyhim gel. Gam seline düşme. Bazen siz bizim ayağımızı, bazen de biz sizin ayağınızı ovarız. Biz bir ağacın dalları gibiyiz; ayrılık, yabancılık yok...
Birbirleriyle kucaklaşırlar. Birden Mevlana yitiverir...
Sadrettin Konevi, düştüğü yanlışı anlamakta gecikmez. Sabah, olanları Kadı Sıraceddin’e anlatır. Birlikte Mevlana’dan özür dilemeye giderler. Mevlana, onları güler yüzle karşılar. İkramda bulunur...

***
Bir gün Mevlana ile Sadrettin Konevi, bir mecliste bulunurlar. Ezan okunur, sıra namaza gelir. Bunun üzerine Mevlana’yı öne sürerler. Mevlana, Sadrettin Konevi’nin eteklerinden çekerek şunları söyler:
Siz imam olunuz!... İmamlık, tasavvuf ve temkin ehline yaraşır. Allah’tan korkan bir imamın arkasında namaz kılmak, peygamberlerin arkasında namaz kılmak gibidir!

***
Bir başka gün, yine bir meclis kurulur. Konya’nın bütün ulu kişileri meclistedir. O sırada içeriye Mevlana gelir. Sadrettin Konevi, altındaki seccadeyi Mevlana’ya vermek ister. Mevlana, istemez. Bunun üzerine, seccadede birlikte oturmayı önerir. Mevlana, yine kabul etmez:

-Bir şeyhin seccadesine oturursam, kıyamette ne derim?
Sadrettin Konevi de bu, defa seccadeyi kaldırıp atar:
Senin oturmaya layık görmediğin seccade bize gerekmez!